Beçin Kalesi Milas Ovası’nın kenarında, ovadan 200 m yükseklikte, düz bir platonun üzerine kurulmuştur. Kalenin kuzeyindeki dik yamacın üzerinde ve eteklerinde rastlanan kalıntılar, antik dönemde, bu alanın nekropol olarak kullanıldığını, Milas Müzesi’nin yaptığı kurtarma kazılarında ele geçen Geometrik Dönem ve Helenistik Dönem’e ait mezarlardan bilinmektedir. 2007 yılında kalenin kuzeyinde bayrak dikilmesi için açılan çukurda Eski Tunç Dönemi’ne ait bir çocuk mezarı ele geçmiştir. Mezar hediyesi ve toprak içindeki küçük buluntular bize burasının MÖ üç binlerde kullanıldığını kanıtlamaktadır. Bunun yanında kalenin doğusunda, Helenistik Dönem’e tarihlenen (MÖ IV. Yüzyıl) temel kalıntısı ile surların güneydoğu köşesinde de bir tapınak kalıntısı bulunmaktadır. Şehrin ismi Orta çağ İtalyan kaynaklarında “Pezona”, “Türk ve İslam metinlerinde “Barçın”, daha yenilerde ise “Peçin” olarak geçer. Bugünkü telaffuzu Beçin şeklindedir. 17. yüzyılda Evliya Çelebi’nin ziyaretinde Beçin, kale içinde 20 evden ibaret Milas’a bağlı bir nahiye idi. Hapishane olarak kullanılan kalesinde muhafız olarak bir dizdar ile 20 nefer vardır. Kalenin girişini büyük bir kule ve kısmen yıkılmış arka arkaya iki duvar müdafaa eder. Evliya Çelebi burada şimdi toprakla dolmuş olan 10 kulaç derinliğinde bir hendek ile bu hendeğin üzerinde zemberekli bir köprü görmüştür. Kalenin batısındaki mağaralara inen gizli merdiven de bugün tıkanmış haldedir. XIII. yüzyıl sonlarına doğru Menteşe Beyleri’nin eline geçen Beçin kenti, bu tarihte, muhtemelen küçük bir yerleşim yeriydi. Bugün kent örenleri içinde yer alan Bizans Şapelinin küçük boyutları bu konuyu desteklemektedir. Nitekim 1330’lu yıllarda kenti ziyaret eden ünlü Arap gezgini İbn Batuta, Beçin’in “yeni kurulmuş, yeni binaları ve mescitleri olan bir kent” olduğunu söylemektedir. Bölgeyi ele geçiren Menteşoğulları başlangıçta Milas’ı başkent yapmıştır, ancak 14. yüzyılın başlarında savunması daha kolay olduğu için hükümet merkezini Beçin’e taşımıştır. Beçin, Tacettin Ahmet Gazi’nin hükümdarlığı olarak kalmıştır. Bu kişinin 1391’de ölümünden sonra yöre, Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı topraklarına katılınca hükümet merkezi Balat’a (Milet) taşınmıştır. Kentte günümüze ulaşan yapı kalıntıları Milas Ovası’na bakan iç kalede, surlarla çevrili dış kalede, surların dışında güneydeki Kepez ve Siğmen mevkilerinde yoğunlaşmaktadır. Ören yerindeki yapı kalıntılarının büyük çoğunluğunun Türk dönemine ait olması, kentin Türk döneminde hızlı bir gelişme gösterdiğini kanıtlamaktadır. Nüfusu hızla artan ve gelişen kent, çoğu XIV. yy’a tarihlenen çeşitli yapılarla donatılmıştır.