Keçiören Belediyesi bünyesinde hizmet veren Estergon Türk Kültür Merkezi, 29 Mayıs 2005 tarihinde hizmete açılmıştır. Estergon Türk Kültür Merkezi, içerisinde bulunan müze ile Türk tarihinin ve kültürünün günümüzde yaşatılmasına imkân tanımaktadır. Türk tarihinde önemli bir yeri olan ve Tuna nehri kıyısında bulunan tarihî Estergon Kalesi’nden ismini alan merkezimiz, Etnografya Müzesi ve Asya Bahçeleriyle Türk tarihinin ve kültürünün yaşatıldığı bir mekân olarak inşaa edilmiştir. Kültür merkezindeki dükkân katı, Ören Köşk katı (restoran) seyir terası ve kümbetle bütünleşen, muhteşem bir eser olarak Ankaralılara hizmet vermektedir. Kültür merkezinde geleneksel Türk sanatının, bütün motiflerine yer verilmiştir. Ayrıca evrensel dünya sanatının incelikleri de merkezimizde uygulanma alanı bulmuştur. Estergon Türk Kültür Merkezi, Alanya Kalesi’ndeki Kızıl Kule’nin sekizgen olan gövdesi örnek alınarak yapılmıştır. Sekizgen sütunlar Selçuklu sultanlarının saç örgülerinden esinlenilerek süslenmiştir. Ören Köşk (restoran) katımızda geniş seyir imkânı sağlayan pencerelerin arasında oluşan kısa sütunlar da yine aynı saç örgüsü ile süslenmiştir. Bu sütunların alt bitim yerlerine ise kuş yuvaları yerleştirilmiştir. Geleneksel Türk-İslam mimarisinde camii, medrese, külliye ve hanlarda bu tür kuş yuvalarına rastlamak mümkündür. Estergon Türk Kültür Merkezi`nin girişi (Taç Kapısı) Selçuklular Döneminde yapımına başlanan ve 1251 yılında tamamlanmış olan Karatay Medresesi`nin giriş kapısı örnek alınarak inşa edilmiştir. “Taç Kapı” tamamen mermerdir ve el işçiliğinin en güzel örneklerini yansıtmaktadır. Ayrıca giriş bölümünde Sivas-Divriği Camii ve Şifahanesinin bünyesinde yer alan motiflerinden de yer yer yararlanılmıştır. Görkemli ve zarif işçiliği ile göz kamaştıran Taç Kapı’dan girenleri Özbekistan’ın Hıva şehrindeki İsfendiyar Han’ın yazlık sarayının giriş kapısı bire bir örnek alınarak yapılan görkemli kapı karşılamaktadır. Giriş katında on dört dükkândan oluşan arasta yer almaktadır. Dükkânların kapıları Mahmut Bey Camii ve Kastamonu’da bulunan İbn-i Neccer Camii kapıları birebir örnek alınarak yapılmıştır. Ayrıca Semerkant, Buhara, Hıva ve Merv’de bulunan bin yıllık kapıların motifleri, Kastamonu El Sanatları Müdürlüğünün himayesinde dünyaca ünlü Kastamonulu ustaların el emeği ve alın teriyle gerçekleştirilmiştir. Bu kapıların hepsi birer sanat şaheseridir. Bu dükkânlardan altın, gümüş, ipek, antika gibi değişik el sanatlarını yansıtan eşyaları almanın keyfi ve mutluluğu yaşanmaktadır. Çarşı katının koridorlarını gezerken ayaklarımızın altında uzanan, Özbekistan’ın Hıva şehrinden esinlenerek yapılan Hıva’nın dünyaca ünlü mavi beyaz çinilerinin mozaik tekniği ile yapılmış mermer el işçiliği sizleri beklemektedir. Yine arastada gözlerimizi kamaştıran Orta Asya’ya özgü Buhara-Hıva sütunları sizleri tarihin derinliklerine götürecektir. Bu sütunların orijinalleri Hıva Han Sarayı Müzesi`nde teşhir edilmektedir. Dükkânların olduğu katta bir şadırvan yer almaktadır. Bu şadırvan Topkapı Sarayının Revan ve Bağdat Köşkünün arasında bulunan şadırvanın birebir benzeridir. Marmara Bölgesi’nden blok hâlinde getirtilerek yapımı gerçekleştirilmiştir. Müze katının bedesten boşluğuna bakan “Rumi” desenli kafes pencereler kültür merkezine doyumsuz bir mistik hava katmaktadır. Türklere has bir sanat olan minyatür sanatının dünyada duvar üzerine ilk uygulaması Estergon Türk Kültür Merkezi`nde gerçekleştirilmiştir. Osmanlı Devleti Döneminde yaşanan olaylardan esinlenilerek (av sahnesi, sünnet şöleni ve aşk sahnesi) günlük hayattan betimlemeler sizleri tarihin derinliklerine götürecek ve Osmanlıdan sizlere seslenecektir. Yine İznik çinilerinin olağanüstü güzellikleriyle Osmanlı Döneminde deniz altındaki yaşamı canlandıran panoramik görüntü sizleri büyüleyecektir. Başınızı yukarıya doğru kaldırdığınızda sizi otuz iki kenarlı pervari kubbe tebessümle karşılayacaktır. Rumi desenlerden ve altın varaklardan oluşan görkemli bir kubbe sizleri tarihin derinliklerinden selamlayacaktır. Gözlerinizi biraz aşağı kaydırdığınızda Rumi desenlerle süslenmiş tifani tekniğiyle yapılmış beş kenarlı “vitray” pencereler gözlerinizi kamaştıracaktır. Yine müze katının çıkış ve inişlerinde elleriniz kristal korkuluklarla buluşarak ve ayaklarınız merdiven alınlıklarında “Kütahya Çini” desenleriyle süslü merdivenlerden müzeye çıkacak ve gezi sonucunda aynı motiflerle süslü merdivenlerden arasata inerek doyumsuz bir gün yaşayacaksınız. Bu kristal Dolmabahçe Sarayının Muayede Salonunun üst katlara çıkan merdivenleri örnek alınarak yapılmıştır. Ören Köşk (restoran) katında pencereler özellikle panoramik seyir sağlamak amacıyla alabildiğine geniş yapılmıştır. Buradan Ankara’yı seyretme imkânını elde edeceksiniz. Ören Köşk katının en büyük özelliği oturma mekânlarının ve değişik kompozisyonda dekore edilmiş olmasıdır. Yerden 40 cm kaldırılarak oluşturulan platformda oturmanın keyfini yaşayacaksınız. Ören Köşkünün hemen girişinde yer alan ve Anadolu’da “yük dolabı” olarak bilinen millî şöminedeki dolap heybetli görünümüyle göz doldururken, odun ateşinde pişen “Türk kahvesi” içmenin keyfini yaşayacaksınız. Ören Köşkünün üzerinde bin metre kare açık seyir terası sizlere doyumsuz bir Ankara manzarası sunacaktır. Aynı zamanda seyir terasının ortasında yer alan ve gökyüzüne doğru yükselen iki katlı “kümbet” sizleri karşılayacak ve geleneksel Selçuklu mimarisi ile tanıştıracaktır. Orta Çağ Türk-İslam sanatının en önemli özellikleri kümbetlerde kullanılmıştır. Orta Asya ve İran’da tuğlanın sırlı çinilerle karma dekoratif işlenişiyle oluşan bu eserler, Anadolu’da biraz daha mütevazi taş yapılara dönüşmüştür. Kümbetler genellikle kare plan üzerine çeşitli silindirik, sekizgen gibi plan kesitleri gösteren, içten kubbeli dıştan piramidal külah çatılı, çift katlı olarak inşaa edilmiştir. Uzaktan bakıldığında kümbetler, Türklerin hayatında önemli bir yere sahip olan geleneksel Türk çadırlarına benzetilmiştir. Selçuklu Türkleri türbeleri genellikle; silindirik, kare ve çokgen şekillerde planlamış ve yapmışlardır. Sekizgen türbe örneklerine Anadolu’nun her yerinde rastlamak mümkündür. Geleneksel ve millî kümbet mimarisi, Estergon Türk Kültür Merkezinin Ören Köşk katının yapımında da esin kaynağı olmuştur. İç tezniyatında ise yine Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait motifler kullanılmıştır. Bu renk armonisine, camın ışıltılı renkliliği, rumi, art noveau (yeni sanat) dönemi tifani tekniği vitraylar eşlik ederken, Ankara’yı farklı bir mekândan seyretmenin imkânını elde edeceksiniz.