İlk durağımız olan Çemberlitaş’taki Vezir Hanı ticaret hanlarına bir örnek. Tramvay durağından inip aynı isimli sokağa saptığınızda karşı sokağa saptığınızda sağınıza düşen bir kapıdır Vezir Hanı. Sadrazam Fazıl Ahmet Paşa tarafından yaptırılan hanın kapısının üzerinde 1659-60 ve tamir kitabesi olarak da 1894-95 tarihi yer alır. Ve burada ilk ders de başlar; zira hanlar güzellik ve ihtişamlarını içlerinde saklar. Giriş kapıları ne denli görkemli ve büyük olursa olsun, asıl şaşkınlık hep o kapının gerisindedir. Zira çoğunlukla kalabalıklı sokakların bir köşesine denk gelen hanların içi apayrı ve içeriye doğru genişleyen bir dünyadır. O eşikten geçtikten sonra bugünkü zaman ve keşmekeş arkanda kalır. Her mekân elbette içinde yaşayanlarla anlamlı. Yapı taşı ve tuğla malzeme ile inşa edilmiş, iki avlulu Vezir Hanı için evsahibimiz, 7 yaşında buraya giren ver halen de hanını terk etmeyen aileden karyola ve kanepeci Sarkis Erkol’du. Erkol Çelik bir dönem buradaki atölyede fabrika misali çalışmış. Askeri ihalelerle binlerce karyola üretmişler. Babası namlı Kürd Agop Usta. “Burası Ermeni çelikhane tarihinin de merkezi sayılır” diyen Erkol, anlattıklarıyla bizi, hanın vızır vızır işlediği yıllara geri götürdü anında.İlk hanın ilk evsahibinin heyecanlı tavrı, sonraki duraklarda da tekrarlanacaktı. Bu şekilde öğrendim ki, herkesin kaybettiği kendi tarihini yeniden canlandırmaya ihtiyacı vardı. Şimdiki zamanın çıraklığında solmamak için… Girişteki geniş avluda sollu sağlı tek tük çelik atölyesi var. Sarkis Erkol parmağıyla gösterip, “Şu çay ocağı olan yer Anadolugaz’dı eskiden. Burası da Jirayr Zaman tarafından kurulan Zaman Çelik Eşya’nın pres atölyesiydi” diyor. Karşımıza denk düşen çelik kaplı yıkıntının da Hayat mecmuasının matbaası olduğunu öğreniyoruz. O özel renkli kuşe kâğıdın kokusu geliyor burnuma çocukluğumdan. Remzi Kitabevi’nin deposu da buradaymış. “Sonra orası Roja Dantel oldu, gipür yapardı” diyor Erkol. Dönüşümlerin sonuysa hep bir boşluk.